|
|
|
Cep telefonunu, çalar çalmaz kulağa götürmeyin.(ZAMAN GAZETESİ)
Cep telefonlarının yaydığı birtakım sinyallerin ve gürültülerin etkileşimlere sebep olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Pehlivan, bir çalışmada yaklaşık 250 farklı model telefondan yüzde 30'unun, 10-15 santimetreden kalp pillerini etkilediğinin saptandığını aktardı.
Doç. Dr. Pehlivan, cep telefonunun anten kısmının üzerine parmağın koyulmamasını, nazikçe tutulmasını, kulağa daha az yaklaştırılmasını öneriyor. Tuşlar içe değil, dışa doğru bakacak şekilde kılıfa konulmasını, kısa konuşmalar yapılmasını, mümkün olduğunca kulaklık kullanılmasını, çalmadan önce baz istasyonları şiddet ayarı ve kanal belirleme yaptığından, ilk birkaç saniyede hemen kulağa götürülmemesini tavsiye ediyor. Ayrıca pantolonun ön cebinde cinsel organlara yakın tutulmaması, çalar saat amacıyla yastığın altına konulmaması da önerilen diğer tedbirler.
Pehlivan şunları söyledi: "Termal kamerayla yapılan ölçümlerde, 20 dakikalık cep telefonu konuşmasının yaklaşık 2 derece ısı artışına sebep olduğu saptanmış. Bu ısı kulağın dokularına ve iç yapılarına zarar verebilir. Cep telefonu kullanıcılarında bir mikrodalga sendromu söz konusu."
"Cep telefonları beynimizi pişiriyor." (SAMANYOLUHABER)
Cep telefonlarından yayılan mikrodalga ışınlar, tıpkı fırınlarda olduğu gibi beynimizi pişiriyor.
En zararlı cep telefonu hangisi?(ZAMAN)
Cep telefonlarının insan vücuduna zararları ön eden beri konuşulurken, Norveçli bir araştırma şirketi (amobil.no) sar değerine göre en yüksek radyasyon saçan cep telefonu modellerini belirledi.
Norveçli şirketin araştırmasında, cep telefonları içerisinde en fazla radyasyon yayan ilk dört model İsveçli firma Sony Ericsson firmasına ait olduğu ortaya çıktı. En düşük oranlı olanlar sıralamasının başında ise Motorola'nın MPx200 modeli gelirken, en düşükler sıralamanın üst sıralarında iki Sony Ericsson modeli de bulunuyor. Araştırmalarda oranları yüksek çıkarak Sony Ericsson'ın başını ağrıtan modeller ise; R278D, Z1010 ve A1228C oldu.
Bu haberin İsveç basınında çıkması üzerine basına bir açıklama yapma ihtiyacı duyan Sony Ericsson firmasının genel müdürü Gustaf Brusewitz: "Dünya Sağlık Örgütü'nce, ürettiğimiz bütün telefon modelleri sar değerleri testine tabi tutuluyor ve ölçümlerde sar değerlerinin uluslar arası düzeyde ve ortalamada olduğu ifade ediliyor" şeklinde firmasını savundu.
"Özel Emme Oranı" olarak ifade edilen sar değerin, cep telefonlarının kullanılırken vücudun emdiği radyasyon miktarının watt cinsinden karşılığı olarak tanımlanıyor. Uluslararası Radyasyon Koruma Komisyonu göre tavsiye edilen maksimum oranı 10 gramlık dokuda 2 watt olabileceği açıklandı. Bu oranın da ne kadar güvenli olabileceği hususu da halen uzmanlarca tartışılıyor.
Cep telefonlarının insan bünyesine zararları konusunda İsveç'te de uzun süredir araştırmalar yürütülmekteydi. Yaklaşık olarak 10 yılı kapsayan bir araştırma süreci sonucundan, cep telefonunun yol açtığı zararlar bir rapor olarak kamuoyuyla paylaşılmıştı. Konuyla ilgili olarak İsveç Radyasyon Güvenliği Koruma dairesi başkanı Anders Bredfel: "Araştırma sonuçları; cep telefonlarından çıkan yüksek radyasyonun, kulak içerisindeki sinirleri olumsuz etkileyerek kansere yol açtığını gösteriyor'' şeklinde bir açıklama yaptı. Konuşmasının devamında, cep telefonundan en az zarar görmek için neler yapılması gerektiği konusunda da tavsiyelerde bulunan araştırmacı Bredfel; direkt telefonla konuşmak yerine, kulaklık kullanarak konuşmalarını ve de birini ararken, ya da konuşurken cep telefonunu vücuttan birkaç santim uzak tutulması gerektiğini ekledi. Norveç'teki araştırmaya da göndermede bulunan Bredfel, son olarak en az radyasyon yayan telefonların kullanılması gerektiğini hatırlattı.
Bir bu eksikti:‘Elektromanyetik Aşırı Duyarlılık Sendromu’ ! (STAR)
Dört tarafımızdan elektromanyetik alan oluşturan sayısız aletle kuşatılmış durumdayız ve bunların sayısı her geçen gün de artıyor:
Cep telefonları... kablosuz telefonlar... bilgisayarlar... televizyonlar... DVD’ler... yazıcılar... mikrodalga fırınlar... baz istasyonları... kablosuz bağlantılar...
Bu aletlerin hayatımıza getirdiği pek çok fayda ve rahatlık yanında, sağlığımız açısından bir takım olumsuz etkileri olduğu da ortaya çıkmaya başlıyor.
Elektromanyetik Aşırı Duyarlılık Sendromu
Adı her geçen gün daha çok duyulan EMADS henüz tüm uzmanlar tarafından bir hastalık olarak kabul edilmiyor. Meselâ, hiçbir klâsik tıp kitabında bu hastalığın adı geçmiyor, ama Dünya Sağlık Örgütü’nün EMADS ile ilgili yayınları var; bununla ilgili araştırmalar ve uluslararası toplantılar düzenleniyor.
Özel bir belirtisi yok
EMADS klinik belirtilere göre tanısı konan bir sendrom; herhangi bir röntgen veya başka bir laboratuar bulgusu yok.
'EMADS’ Belirtileri:
1. Deride kızarma, karıncalanma ve yanma hissi.
2. Konsantrasyon bozukluğu, dikkat dağınıklığı, unutkanlık.
3. Hálsizlik, yorgunluk.
4. Baş ağrısı.
5. Göğüs ağrısı, çarpıntı ve kalp problemleri.
Bunların dışında bulantı, baş dönmesi, uyku bozuklukları, kas ağrıları, hazımsızlık, şişkinlik... gibi daha az rastlanan şikáyetlere de rastlanıyor. Tabii ki, her hálsizliği olanda, her başı ağrıyanda veya çarpıntısı olanda akla ilk gelecek hastalık EMADS değil. EMADS, bu belirtileri açıklayabilecek bir hastalığı olmayanlarda düşünülmesi gereken bir sendrom.
Ben de mi EMADS oldum? Şimdi bunları okuyup da ‘Bu belirtilerin birçoğu bende de var, yoksa ben de EMADS hastası mıyım’ diye kederlenmeyin.
Bunun için de böyle bir hastalığın olmadığını iddia edenler, bu belirtilerin daha önceden mevcut olan psikolojik problemlerin alevlenmesinden veya elektromanyetik radyasyondan değil de bundan zarar göreceği endişesinden kaynaklanabileceğini ileri sürüyorlar.
Kişisel hassasiyet önemli olabilir.
Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. İbrahim Peker, ''Cep telefonlarından yayılan mikrodalga ışınlar, tıpkı fırınlarda olduğu gibi beynimizi pişirmektedir'' dedi.
Peker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, insanlığın yararına olabilecek birçok buluşun yan etkileri de olabileceğini belirterek, Türkiye'de yaklaşık 35-40 milyon aktif kullanıcısı bulunan iletişim çağının değişmez araçlarından biri olan cep telefonlarının, buna en iyi örnek olduğunu kaydetti.
Peker, cep telefonlarından yayılan elektromanyetik ışınımın tüm canlılar tarafından soğurulduğunu ve soğurulan bu enerjinin, hücre proteinlerinde bozulmalara, hücrelerde ısınmalara, ısınmalardan kaynaklı hücre değişikliklerine ve DNA tahribatına kadar birçok olumsuz etkiye yol açtığını belirterek, şöyle devam etti:
''Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı'nın cep telefonlarından ve baz istasyonlarından yayılan radyo dalgalarını içine alan elektromanyetik alanları, muhtemel kanserojen içeren 2-B grubuna alması ve İngiltere Radyolojik Koruma Kurulu'nun cep telefonlarının küçük çocuklarda tümör riski yarattığını açıklaması, bunların zararlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca, cep telefonlarının uzun vadede kalp rahatsızlıklarına, hafıza zayıflaması ve beyin tümörü riskine, kalıcı işitme bozukluklarına, embriyo gelişiminin zarar görmesine, kadınlarda düşük riskinin artmasına, bağışıklık sisteminin bozulmasına, yüksek tansiyona, sperm sayısının azalmasına ve cilt kanseri gibi olumsuz sonuçlara sebep olabileceği düşünülmektedir.''
Cep telefonlarının konuşma sırasında karşıdan gelen sinyalleri alıp aynı zamanda karşı tarafa sinyal ilettiği için hem alıcı hem de verici olarak görev yaptığını vurgulayan Peker, konuşma olmasa bile cihaz sürekli sinyal alışverişi yapacağı için kullanıcıların sürekli elektromanyetik dalgaya maruz kaldıklarını anlattı.
Prof. Dr. Peker, özellikle elektromanyetik spektrumun mikrodalga bölgesinde ışın yayan cep telefonlarının, bu bağlamda da oldukça tehlikeli olduklarına dikkati çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Bilindiği gibi mikrodalgalar aynı zamanda fırınlarımızda ısıtma amaçlı da kullanılmaktadır. Cep telefonlarından yayılan mikrodalga ışınlar tıpkı fırınlarda olduğu gibi beynimizi pişirmektedir. Tüm bu olumsuz etkilerinden dolayı cep telefonlarını mümkün olabildiğince az ve kısa sürelerde kullanmak gereklidir. Ayrıca çocuklar ve hamile kadınlar cep telefonu kullanmaları gerektiğinde mutlaka kulaklık takmalılar. Çünkü, telefon açılır açılmaz kulağa götürüldüğünde beyin yüzde 50 daha fazla enerji ile karşılaşır. Bu etkiyi azaltmak için kulaklık kullanılmasını öneriyoruz. Kulaklık yoksa da telefona açma düğmesine bastıktan birkaç saniye sonra cevap verilmelidir.'' ya da kısa adıyla EMADSın beş temel belirtisi olduğu kabul ediliyor: Bir kere bu belirtilerin hiçbiri bu hastalık için spesifik subjektif.
'EMADS’
Bazı kontrollü laboratuar araştırmaları, belirtilerin şiddetinin maruz kalınan elektromanyetik radyasyonun derecesi ile ilgili olmadığını göstermiş. Bundan dolayı da EMADS’ İskandinav ülkelerinde daha çok görülüyor .
EMADS’ Hastalığının görülme sıklığı konusunda da kesin bir bilgi yok. Bir milyon insanın ancak birkaçını ilgilendirebileceğini ileri sürenler olduğu gibi, bundan çok daha fazla olduğunu iddia edenler de var.
Gelelim neticeye:
EMADS diye bir hastalığın olup olmadığı henüz kesin olarak belli değil, ama her geçen gün çevremizi daha çok kuşatan elektromanyetik radyasyonun başımıza türlü dertler açması sürpriz olmayacak. Flüoresan lambaların titreşimleri... ekranların parlaklığı... sürekli bilgisayar başında çalışmanın oluşturduğu ergonomik problemler.... bunlardan bazıları. Kişisel duyarlılığın önemli olduğunu kabul edenler de var ki, çok makûl bir yaklaşım bence de.ın görülme sıklığı ülkeden ülkeye değişiyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, İsveç, Almanya ve Danimarka’da İngiltere, Avusturya ve Fransa’ ya göre daha fazla görülüyor. İskandinav ülkelerinde deri ile ilgili şikáyetlere daha fazla rastlandığı da biliniyor.
|
|
|
|
|
|
|
Baz istasyonları zararlı diye karşı
çıkıyoruz ama, cebimizde,
zararını önleyici tedbir almadan,
EN AZ BAZ İSTASYONU KADAR
ZARARLI
cep telefonu taşıyoruz. |
|
Cep telefonunu bırakın çocuklara vermeyi, onların yanında bile cep telefonu kullanmamak lazım.
Küçücük bebekleri cep telefonuyla konuşturuyorlar. Anaokuluna giden çocuklar için üretilmiş telefonlar var. Hatta, dükkan dükkan dolaşarak, daha
8 yaşındaki çocukları için pembe cep telefonu arayan anne babalar var. Pembe yanaklı masum çocukların cep telefonu reklamlarında kullanılması milletçe savunma mekanizmalarımızı bozdu galiba, çocukların oyuncağı gibi görmeye başladık.
Çocuklardan cep telefonunu kesinlikle uzak tutmak lazım. Küçük çocuklar cep telefonlarıyla çok daha fazla radyasyon yutuyor. Adeta anten gibi radyasyonu çekiyorlar.
Çocuklara cep telefonu vermek, onları esrara alıştırmak gibi. Çok küçük yaşta sigaraya başlamak gibi. Çok küçük yaşta sigaraya başlanırsa kümülatif etki daha fazla olur. Küçük yaşta cep telefonuyla konuşmaya başlamanın kümülatif etkisi çok daha korkunç.!
|
|
Bundan 20 yıl sonra...... cep telefonu kullanmak çok tehlikelidir diyerek kullanılması yasaklanacak. Bir zamanlar sigaranın zararlarından bahsedilmeyip, duvar boyu reklamları yayınlanıp, şimdi yasaklanmaya başlanması gibi... Görelim. |
|
8 Mart - Prof. Dr. Şeker, yaptığı açıklamada, EM enerji kullanımının yaygınlaşmasının insan organizması için büyük bir risk oluşturduğunu ifade etti. EM alanlarının, kısa zamanda hissedilen baş ağrıları, göz-kulak yanmaları, yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, uykusuzluk, gündüz uykulu dolaşma gibi rahatsızlıklara sebep olduğunu bildiren Prof. Dr. Şeker, ayrıca uzun sürede ortaya çıkabilen ve hücre yapısı ile vücudun koruma sistemini etkileyen biyolojik riskleri bulunduğunu kaydetti. |
|
|
|
|
|
|
|