Cepteki Tehlike Prof. Dr. Selim Şeker Boğaziçi Ün. Öğrt. Üyesi
Cep telefonlarının yaydığı ve beş duyumuzla algılayamadığımız elektromanyetik alanların zararından çocuklarımızı nasıl koruyacağız?
Yıllardır elektromanyetik alanları araştıran Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selim Şeker ve Columbia Üniversitesi’nden Anıl Korkut’un Hayykitap'tan çıkan ortak kitabı 'Tehlikeli Oyuncak' geçtiğimiz aylarda kitabevlerindeki yerini aldı.
Ancak, cep telefonunun 'ölümcül' özellikleri kitapçıların raflarından çıkıp belleğimize tam olarak yerleşemedi ne yazık ki.
Kanserin gerçekleşmesi için 10-15 yıl geçmesi gerektiği ve cep telefonu da hayatımızdaki pek çok teknolojik ürüne kıyasla daha 'genç' bir ürün olduğu için, 'cep'in sağlığa zararları kamuoyunda yeteri kadar bilinmiyor.
Birçok ciddi hastalığın tetikleyicisi kabul edilen cep telefonları ve baz istasyonlarının etkilerini daha iyi anlayabilmek için Prof. Dr. Selim Şeker ile kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik:
Cep telefonu neden 'Tehlikeli Oyuncak"?
Selim Şeker: "Evde ve işte kullandığımız pek çok cihaz elektromanyetik radyasyon yayıyor. Traş makinesi bile! Taş makinesini kullandığımızda zararlı etkiler bir iki saniyede oluşuyor, fakat 24 saat içinde vücudumuz kendini yenileyerek o etkiyi bertaraf edebiliyor.
Oysa cep telefonlarının saat fonksiyonu, radyosu, müziği, fotoğraf makinası gibi çok amaçlı bir yapısı ve 24 saatlik bir kullanımı var, üstelik kulağa yakın tutuluyor. Bu yüzden vücut kendini elektromanyetik radyasyonun kısa ve uzun vadeli etkilerinden arındıramıyor.
Uyumak nedir biliyor musunuz? Uyuma vücudun bakıma alınmasıdır. Uyku sırasında salgılar salgılayarak vücut stresi atıyor. Ama uyuduğunuz odada bir enerji kaynağı bulundurduğunuzda, iki enerjinin etkileşiminden dolayı istediğiniz gibi dinlenemiyorsunuz."
Elektromanyetik alandan neden bebekler ve çocuklar daha çok etkileniyor?
Selim Şeker: "Hiç bebeklerin kafasına dokundunuz mu? Çocukların kafatasları yetişkinlere göre çok daha incedir. Cep telefonu ile görüşme yaptığınızda -cep telefonu modeline bağlı olarak- buradaki radyasyonun yüzde 40-50'si kulak bölgesine ve kafatasına yayılır.
Geri kalan radyasyon da dışarı gider. Bu çocuklarda bütün beyni etkiliyor. İkincisi, çocukların her türlü mekanizması daha yeni gelişmektedir.
Sürekli elektromanyetik radyasyona maruz kaldığında bu gelişim olumsuz etkilenecektir. Bir de fizikte rezonans denen bir olay vardır. Çocukların ölçüleri ile cep telefonu dalgaları birbirine çok yakındır. O nedenle büyüklerden çok daha fazla enerjiye maruz kalıyorlar."
Kitabınızda, uzun süre cep telefonu kullanımının yol açtığı potansiyel sağlık sorunları olarak kanser, Alzheimer, cilt sorunları, kısırlık, beyin tümörü, depresyon, stres ve daha niceleri sıralanıyor. Bu hastalıklar nasıl oluşuyor?
Selim Şeker: "Bir örnekle anlatayım. Başınıza bir damla su damladığında etki etmez ancak sürekli kafanıza su damladığını düşünün, bu insanı çıldırtır.
Elektromanyetik radyasyonun kısa vadeli etkileri stres, uyku düzeninin bozulması, baş ağrısı, asabiyet bozukluğu, sosyal hayata karışmama, cinsel ya da her türlü isteksizlik, agresiflik olabilir.
Çok radyasyona maruz kalan kişi yatar, 3-5 saat sonra kalkar. Tekrar yatar, tekrar kalkar. Uyku ritmi bozulmuştur. Ben de karşılaştığımda soruyorum.
Genelde medyada çalışanlar, havaalanlarında radarlara bakanlar, çalışma ortamlarında elektromanyetik radyasyona çokça maruz kaldıkları için korkunç başağrıları çekiyorlar.
Bu bir günde ortaya çıkan bir zarar değil, uzun vadede... Elektromanyetik radyasyon tarihte diplomatik skandal bile yarattı. Rusya’daki Amerikan Elçiliği, Ruslar tarafından bilgi edinmek için 1950’lerden sonra uzun süre elektromanyetik alana tabii tutuldu.
Amerikalılar durumun farkına varınca bizim şimdi düşündüğümüz gibi ‘ne olacak, zararsızdır’, ‘faydası var, zararı yok’ dediler. Fakat 30 yıl bu devam edince dört elçiden üçü kanser ile hastalıktan vefat etti. Elçilikte çalışanlarda bir sürü rahatsızlıklar görüldü, sonunda ABD elçiliği Bonn’a taşınmak zorunda kaldı.”
Cep telefonlarından gelen radyasyonun genetik yapımıza bir etkisi var mı?
Selim Şeker: "Uzun vadede genetik bazı kırılmalara neden oluyor, DNA yapısına zarar veriyor."
Sigaradaki 'pasif içicilik' gibi, cep telefonu ile konuşmayan ama aynı ortamda bulunanlar da bu elektromanyetik alandan etkileniyor mu?
Selim Şeker: "Belediye otobüslerini ele alalım. Diyelim otobüsteki 30 kişi aynı anda sigara içse, oradaki hava ne hale gelir? Şimdi 30 kişinin bir otobüste cep telefonu kullandığını düşünelim.
Kapalı, metal bir alanda göremediğimiz bir tehlikeye maruz kalıyoruz. Sadece kapalı mekanda değil, maç gibi toplu halde bulunulan alanlarda da dikkatli olmak gerekiyor. Kullanıcı bilinçli olmalı, cep telefonunu az kullanmalı.
Bilgisayar aldığınızda üzerinde 'düşük radyasyon' diye bir ibare vardır. Hiç düşündünüz mü, neden cep telefonu şirketleri standartın altında radyasyon verdiğini cihazın üzerine yazmıyor? Oysa standartın bin katı altındaki alan seviyelerinde bile hafıza kaybına neden olabiliyor, beynin savunma mekanizmasını etkiliyor.
Neden cep telefonlarının havadaki uçaklar üzerinde etkisi var?
Çünkü uçakların bir savunma mekanizması yok. Radyasyon geldiği zaman, o an ne için sinyal geldiğini anlayamıyor, zararlı bir sinyal geldiğinde kafası karışıyor ve düşüyor."
Bir cep telefon görüşmesi yapacağız farz edelim. Numarayı çevirirken mi, konuşurken mi, kapatırken mi daha çok radyasyon alıyoruz?
Selim Şeker: "Numarayı çevirirken mümkün olduğu kadar uzakta tutmakta fayda var. Karşı taraf cevap verdikten sonra yaklaştırın. Bir santimin bile etkisi var.
Mümkünse kulaklıkla kullanın. Özellikle araba sürerken cep telefonu kullanmayın etkisi dikkati azaltıyor.
Bir de sinyal zayıfsa, kapsama alanı dışına çıkmaya yakınsanız kullanmayın, çünkü en fazla gücü o zaman yayıyor."
SMS mesajları tehlike arz ediyor mu?
Selim Şeker: "Konuşmaya göre daha az zararlı. Ama mümkün olduğunca hatlı telefonları kullanmakta fayda var. Daha sağlıklı, üstelik daha ucuz.
Cep telefonu, telefonun yaygın olmadığı yerlerle iletişim için geliştirildi. Bugün gidin bakın Amerika’da herkes hatlı telefonu kullanıyor, orada cep telefonu sayısı herhalde Türkiye’dekinden azdır."
Telefon markası seçerken SAR değerinin düşük olmasına dikkat edin diyorsunuz. SAR değeri nedir?
Selim Şeker: "'Özgül Savunma Alanı'. Şöyle anlatayım, gram başına yuttuğumuz enerji önemlidir moleküler bazda. Onu belirleyen bir ortalama değer."
Peki ben telefonu alırken SAR değerini nasıl anlayacağım?
Selim Şeker: "Standartlarda vardır. Standartın altında mı, üstünde mi ona bakılacak."
Satıcı bana bu bilgiyi veriyor mu?
Selim Şeker: "Satıcı o nedir bilmiyor ki! ‘Ne kadar az bilirsen o kadar iyidir’ prensibi uygulanıyor."
Müstakbel telefonumuzun SAR değeri, standartın altında mı üstünde mi nasıl öğreneceğiz öyleyse?
Selim Şeker: "Nasıl sigaranın üzerinde ‘sağlığa zararlıdır’ yazıyor, cep telefonları üreticilerinin de telefonun üzerine bu değeri yazmaları lazım. Ama bu hükümetin görevi, vatandaş bunu yapamaz."
Kitabın sonuna ek olarak Yargıtay’ın bir baz istasyonunun taşınması ile ilgili bir kararını örnek olarak koymuşsunuz. Diyelim evimin karşısında bir baz istasyonu var. Sağlığımıza zarar verdiğimden şüphe ediyorum ama emin olamıyorum. Kaç metre yakınımdaysa sağlığımdan endişe etmeliyim?
Selim Şeker: "Baz istasyonunun normalde, o bölgedeki en yüksek binanın tepesine konacak ayrı bir kulenin üzerine dikilmesi lazım.
Eğer baz istasyonu kendi tepenizdeyse en emniyetli durumdasınız, çünkü normalde binanın üstü yalıtılıyor, aşağıya giden radyasyon emiliyor. Nasıl mum dibine az ışık verirse, bu istasyonlardan radyasyon da aşağı değil ileri doğru gidiyor.
Ama radyasyonun zararını sizin anlamanız çok zor. Firma ben ‘anteni şu yöne yönlendirdim’ diyebilir. Ama o yönlendirmede bir hata yaptıysa, bu ışıma direkt olarak karşıdaki dairenin içine giriyorsa ve orada yaşlı insanlar varsa sonuç çok kötü olur.”
Madem bilemeyeceğim, elimde kanıt olması için birilerinin ölmesini mi bekleyeceğiz?
Selim Şeker: "Telekomünikasyon Kurumu’na başvurabilirsiniz. Eskiden şikayetler için özel bir ofisleri vardı, şikayetler azalınca kaldırdılar ofisi. Aslında bu konuda en büyük görev sivil toplum örgütlerine düşüyor." Bir baz istasyonunu kaldırtmak istersek, nasıl bir prosedür izleyeceğiz?
Selim Şeker: "İlk başta Telekomünikasyon Kurumu’na başvuruyorsunuz. Bu konuda yetki verilmiş firmalar var, bunlardan biri gelip bu istasyondan yayılan radyasyonun standartın üzerinde olup olmadığını ölçüyor.
Eğer gelen sonuç standartın üzerindeyse Telekomünikasyon Kurumu’na şikayette bulunuyorsunuz.
Telekomünikasyon Kurumu da o firmaya ihtar çekiyor. Firma yetkilisi de istasyonda gerekli ayarlamayı yapmak için bir zaman veriyor. (İşlemden sonra) bir daha ölçüp ‘bakın standartın altına çektik’ diyorlar.”
Bu ölçümün maddi boyutu nedir? Tüm masrafı şikayet eden mi karşılıyor?
Selim Şeker: "Tabii. Ama eğer haklı çıkarsanız uzun vadede paranızı geri alabilirsiniz."
Avrupa’da baz istasyonları İstanbul'daki gibi halkın yaşam alanında mı?
Selim Şeker: "İtalya’da Milano’ya gitmiştim. Dolaşırken hiç baz istasyonuna rastlamadım. Türkiye’ye geldim, Yeşilköy’e tam indim, karşımda baz istasyonu duruyor."
Kitabınızda televizyon, bilgisayar hatta traş makinesi gibi diğer elektronik aletlerin de zararlı olduğundan bahsediyorsunuz.
Selim Şeker: "Milliyet 4 mart 1986’daki haberinde “Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Uyardı: TV Nükleer Santraldan Daha Tehlikeli” diye yazmıştı. Televizyon ve bilgisayar radyasyonu arkadan yaydığı için arkasını mümkünse sokağa doğru verin. Arada duvar olsa bile televizyonun arkasını birinin yattığı bir odaya doğru yöneltmeyin."
Ya diğerleri?
Selim Şeker: “Bilgisayarların ekranı içinde büyük bir tüp, tüpün içinde çok değişik radyasyonlar ve 30 bin voltluk akım var. Bilgisayarlar için basında eskiden ‘bilgisayar sizi öldürüyor mu?’ diye manşet atarlardı.
Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi 'Evinizdeki Çernobil' diye beyanatlar vermişti. Ama basının, üniversitelerin ve kamuoyunun etkisiyle da daha az radyasyon yayan bilgisayarlar üretiliyor günümüzde.
Mümkünse dizüstü bilgisayar kullanın, çünkü düz ekranlarda emisyon yok. Yalnız dizüstü bilgisayar masanın üzerine koyun, kucağınızda çalışmanız vücudunuz için sakıncalı.
Yine çamaşır ve bulaşık makinelerini ilk çalıştırdığınız anda o odadan çıkın. En çok enerjiyi ilk çalıştıkları anda çekerler. Bu aletler çalışırken aynı mekanda çocukların olmamasına özellikle dikkat etmek gerekir.
Unutmadan eklemek istiyorum, çok sık yapılan bir yanlış görüyorum. Bebeklerin fotoğraflarını flaşla çekmek gözleri için çok zararlıdır. Retina bozukluklarına yol açar, ileriki yıllarda erken yaşta gözlük kullanmaları için bir nedendir."
Selim Bey, elektrik taşıma hatları ile için ne diyeceksiniz?
Selim Şeker: "Normalde elektrik taşıma hatları altında yapılaşma ve insan olmamalı. İnsanlara biyolojik etkileri olabilir. Dünya Sağlık Örgütü risk listesinde yer alan bu konu hakkında Türkiye’de kamuoyunu aydınlatacak maalesef hiçbir şey yapılmıyor.
Örneğin İstanbul’da Boğaz’dan elektrik hatları geçerken, altta da kanserle ilgili derneğin binası yer alıyor. Yıldız’da yapılan bir araştırmada nüfusun yüzde 10’unun taşıma hattının altında yaşadığı tespit edilmiş.
New York’ta, Avrupa’nın her hangi bir kentinde taşıma hattı görüyor musunuz? Yok. Batıda bu bölgelere değil insan, hayvanın bile girmesi yasak. Türkiye kentleri için de istediğimiz bu."
Anlattıklarınız kıyamet senaryosu gibi ürkütücü geliyor kulağa.
Selim Şeker: "Alman futurist Preman, çocukların buluğa ermesinin öne alındığına, insanların boyunun uzadığına, obezitenin arttığına, kadınların menapoz döneminin 50 yaşın sonrasına geciktiğine dikkati çekerek bu tip benzer olayları dünyamızdaki elektromanyetik kirliliğin artmasına bağlıyor.
Kimileri de bu değişimleri, insanların eskiye oranla daha iyi beslenmeleri, güneş enerjisinden daha çok istifade etmeleri gibi farklı nedenlere yoruyor. Olabilir.
Ama bu faktörler şu gerçeği izah etmiyor: İnsanların beslenemediği Afrika’da bile insan boyu uzuyor. Bunun nedeni dünyada elektromanyetik kirlililiğin olmadığı yer kalmaması.
ABD’nin ortasında 10-15 kilometrelik antenler yer alıyor, ABD bu dalgaları iyonosfere göndererek doğal dengeyi bozacak şekilde kuvvetli radyasyon yayıyor."
Sizce 5-10 yıl sonra dünya nasıl bir yer olacak?
Selim Şeker: "Karadeniz’de Çernobil’den sonra neler oldu hatırlıyorsunuz, değil mi?" |